İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu Nedir (TCK 184)?
Türk Ceza Kanunu madde 184 uyarınca;
"1)Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.
5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar."
İmar kirliliği suçu belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi bölgelerde imar mevzuatına aykırı inşa faaliyetinde bulunarak etrafa verilen zarar verici niteliklerin oluşması sonucu meydana gelir. İmar kirliliğine neden olma suçu imarsız yapılarda, ruhsata aykırı yapılarda, ruhsat olmadan başlanan inşa faaliyetlerinde, bu inşa faaliyetleri adına kurulan şantiyelere; elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade edilmek suretiyle, yapı kullanma izni almamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade etmek suretiyle oluşabilir.
Her yapı bina olarak nitelendirilmemelidir. Bu bakımdan her yapı imar kirliliği suçunu oluşturmayacaktır. Bir yapının imar kirliliği suçunu oluşturabilmesi için bina niteliğinin var olması şarttır.
İmar Kanunu madde 5 uyarınca Yapı;
"...karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesislerdir..." şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere: istinat duvarı, bahçe duvarı, güvenlik kulübesi, seyyar konteyner, iskele, köprü vb. yapılar bina kavramı içerisinde yer almadığından bunların inşaası imar kirliliği suçunun oluşmasına neden olmaz. Bina niteliğine sahip olmayan yapılar TCK 184 uyarınca imar kirliliği suçunu oluşturmayacaktır. Yine imara aykırı yapılan yapı içerisinde yaşanıp yaşanmadığı suçun oluşması açısından önemsizdir. Yapı içerisinde yaşanmıyor oluşu cezasızlık sebebi değildir.
2004 yılında önce yapılan yapılara ilişkin TCK 184 İmar kirliliğine neden olma suçu oluşmamaktadır.
Binalarda yapılan önemli ve bütünde değişiklik yapılacak tadilatların yapı ruhsatiyesi alınarak yapılması gerekmektedir. Aksi taktirde yine suçun oluşma ihtimali vardır. Ancak binanın esasına teşkil etmeyecek ve imar kirliliği suçunu oluşturmayacak şekilde tadilat yapılması mümkündür. İmar Kanunu'na göre yapılarda yapılan; derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar ruhsata tabi değildir. Bu tadilatların yapılması imar kirliliği suçunun oluşmasına sebep olmamaktadır.
Ruhsata aykırı olarak başlanılan yapıların yapımında kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi hakkında imar kirliliği suçu oluşacaktır. Ancak yapının tamamlanmasının ardından ruhsata aykırı yapılan yapı için alt yapı yapılması, binaya ilişkin hizmet sağlanması suçun oluşmasına sebebiyet vermeyecektir.
Bina içinde yapılan tadilatlar da suçun oluşmasına sebep olmamaktadır. Binanın ana unsurlarında herhangi bir değişiklik veya tadilat yapılmaması durumunda suç oluşmasa da aksi durumda suç oluşacaktır. Nitekim taşıyıcı kolanlara ilişkin bir işlemin yapılması, yapı kullanım belgesi veya alınmış yapı ruhsatına aykırı bir değişiklik yapılması suçun oluşmasına sebep olacaktır.
Bina dışında yapılan her değişim de suçun oluşmasına sebebiyet vermemektedir. Özellikle balkonlarda yapılan esaslı değişiklikler suçun olmasına sebep olmamaktadır. Balkonun kapatılması veya odaya dahil edilmesi TCK 184 kapsamında değildir. Ancak balkonun boyutunu ruhsata aykırı şekilde büyütecek bir eylemde bulunarak, balkonu terasa çevirmek veya balkonu büyütüp kapatıp oda yapmak gibi boyutu etkileyen ve ruhsata aykırılık teşkil eden eylemler imara aykırılık suçunu oluşturmaktadır.
Zemine sabitlenmeyen ve hareket ettirilebilen yapılar da imara aykırılık suçunu oluşturmamaktadır. Seyyar olarak nitelendirilebilecek konteyner, bungalow, tiny house gibi yapılar bu suçun oluşmasına sebep olmamaktadır. Ancak bu yapıların yere sabitlenerek bina vasfını kazanması durumunda imara aykırılık suçu oluşacaktır.
Yapılan yapının üzerinden sekiz sene geçmesi ve ardından tespit yapılması durumunda da herhangi bir cezai işlem dava zamanaşımı süresi geçeceği için suç oluşmayacaktır.
İmar Kirliliğine Neden Olma Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları
"TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında yalnızca binadan söz edilmiş olup "yapı" kavramına yer verilmemiştir. Bu nedenle, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan bahçe, istinat duvarı, yüzme havuzu, iskele, köprü, tünel, rıhtım, yol ve benzeri yapılar suç kapsamına dâhil değildir (Abdulbaki Giyik, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, TBB Dergisi, Yıl: 2018, S. 134, s. 77). Öğretide, ruhsata uygun olarak yapılan binada ruhsat alınmaksızın sonradan değişiklik yapılmasının TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamında olmadığını ileri süren yazarlar (Mine Arısoy, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, 2007, S. 13, s. 90; İbrahim ..., İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, CHD, 2009, S. 10, s. 94) bulunmakla birlikte, böyle bir durumda suçun oluşup oluşmadığı, binada sonradan yapılan değişikliklerin niteliğine göre belirlenmelidir.
Mevcut bir bina üzerinde ve binanın kapsamı dâhilinde olmak koşuluyla, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin 3. fıkrası uyarınca "Derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar" ruhsata tabi olmadığından, yapılan değişikliğin bu kapsamda kalması hâlinde suç oluşmayacaktır. Ancak, yasal düzenlemede sayılan hususlar dışında yapılan değişikliklerin mutlaka imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturacağı sonucuna ulaşılmamalıdır. İmar Kanunu’nun 21. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen sınırlamalar dışında kalan değişiklikler bakımından imar kirliliğine neden olma suçunun oluşabilmesi için; Söz konusu değişikliklerin ya İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina olarak nitelendirilmesi ya da yapılan esaslı tadilatların binanın taşıyıcı unsurunu etkilemesi gerekmektedir. Yapılan değişiklikler bina olarak nitelendirilemiyorsa, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı davranılması nedeniyle aynı Kanun’un 42. maddesinde belirtilen idari yaptırımların uygulanmasıyla yetinilmelidir (Giyik, s. 78-79). Buna karşın, yapılan değişikliklerin İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina vasfını taşıması durumunda TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasındaki imar kirliliğine neden olma suçu oluşacaktır. Yapılan değişikliklerin bina olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinde başvurulan ölçütlerden birisi, bunların "esaslı tadilat" kapsamında kalıp kalmadığıdır. Esaslı tadilat, 3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği"nin 16. maddesinde "Yapılarda taşıyıcı unsuru etkileyen ve/veya inşaat alanını ve ruhsat eki projelerini değiştiren işlemler" şeklinde tanımlanmış ve esaslı tadilatın ruhsata tabi olduğu ifade edilmiştir. Yargıtay uygulamalarına göre de sonradan ruhsata aykırı olarak yapılan değişikliklerin bina niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesinde binanın taşıyıcı unsurunu etkileyip etkilemediği veya alan kazanma niteliğinde olup olmadığı hususları dikkate alınmaktadır. Yine İmar Kanunu"nun 5. maddesine uygun kapalı alanda kullanılan malzemenin kalıcı olup olmadığı ve değişikliğin sabit şekilde yapılıp yapılmadığı da Yargıtay Özel Ceza Dairelerince değişikliklerin bina vasfında olup olmadığının değerlendirilmesinde kullanılan ölçütlerdendir......Açıklanan nedenlerle;1- Beykoz 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.03.2018 tarihli ve 196-192 sayılı direnme kararına konu hükmünün usul ve kanuna uygun olması nedeniyle ONANMASINA, 2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.09.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi." (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/466 E., 2021/364 K. )
"Uyuşmazlığa konu TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasındaki suçun oluşabilmesi için failin yapı ruhsatiyesi almadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapması ya da yaptırması gerekmektedir. TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçun konusu, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerlerde bulunan binadır. Bu anlamda, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerler dışında bulunan binalar, anılan düzenlemenin kapsamına girmemektedir. Binanın mutlaka betonarme olması gerekmeyip ahşap binalar da TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamındadır. Yine bu suç bakımından binanın ruhsata tabi olması yeterli olup belirli bir genişlikte veya yükseklikte olmasına gerek yoktur.
Maddede belirtilen “bina” kavramından ne anlaşılması gerektiğine ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu kavram İmar Kanunu’nun 5. maddesine göre belirlenmektedir. Anılan düzenlemede bina, “Kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılar” şeklinde tanımlanmıştır. TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında yalnızca binadan söz edilmiş olup “yapı” kavramına yer verilmemiştir. Bu nedenle, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan bahçe, istinat duvarı, yüzme havuzu, iskele, köprü, tünel, rıhtım, yol ve benzeri yapılar suç kapsamına dâhil değildir (Abdulbaki Giyik, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, TBB Dergisi, Yıl: 2018, S. 134, s. 77). Öğretide, ruhsata uygun olarak yapılan binada ruhsat alınmaksızın sonradan değişiklik yapılmasının TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamında olmadığı ileri süren yazarlar (Mine Arısoy, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, 2007, S. 13, s. 90; İbrahim Ceyhan, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, CHD, 2009, S. 10, s. 94) bulunmakla birlikte, böyle bir durumda suçun oluşup oluşmadığı, binada sonradan yapılan değişikliklerin niteliğine göre belirlenmelidir. Mevcut bir bina üzerinde ve binanın kapsamı dahilinde olmak koşuluyla, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin 3. fıkrası uyarınca “Derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar” ruhsata tabi olmadığından, yapılan değişikliğin bu kapsamda kalması hâlinde suç oluşmayacaktır. Ancak, yasal düzenlemede sayılan hususlar dışında yapılan değişikliklerin mutlaka imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturacağı sonucuna ulaşılmamalıdır. İmar Kanunu’nun 21. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen sınırlamalar dışında kalan değişiklikler bakımından imar kirliliğine neden olma suçunun oluşabilmesi için;
Söz konusu değişikliklerin ya İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina olarak nitelendirilmesi ya da yapılan esaslı tadilatların binanın taşıyıcı unsurunu etkilemesi gerekmektedir. Yapılan değişiklikler bina olarak nitelendirilemiyorsa, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına aykırı davranılması nedeniyle aynı Kanun’un 42. maddesinde belirtilen idari yaptırımların uygulanmasıyla yetinilmelidir (Giyik, s. 78-79). Buna karşın, yapılan değişikliklerin İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina vasfını taşıması durumunda TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasındaki imar kirliliğine neden olma suçu oluşacaktır.
Yapılan değişikliklerin bina olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinde başvurulan lçütlerden birisi, bunların “esaslı tadilat” kapsamında kalıp kalmadığıdır. Esaslı tadilat, 3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği’nin 16. maddesinde “Yapılarda taşıyıcı unsuru etkileyen ve/veya inşaat alanını ve ruhsat eki projelerini değiştiren işlemler” şeklinde tanımlanmış ve esaslı tadilatın ruhsata tabi olduğu ifade edilmiştir. Yargıtay uygulamalarına göre de sonradan ruhsata aykırı olarak yapılan değişikliklerin bina niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesinde binanın taşıyıcı unsurunu etkileyip etkilemediği veya alan kazanma niteliğinde olup olmadığı hususları dikkate alınmaktadır. Yine İmar Kanunu’nun 5. maddesine uygun kapalı alanda kullanılan malzemenin kalıcı olup olmadığı ve değişikliğin sabit şekilde yapılıp yapılmadığı da Yargıtay Özel Ceza Dairelerince değişikliklerin bina vasfında olup olmadığının değerlendirilmesinde kullanılan ölçütlerdendir. Güzelçamlı Beldesi Cumhuriyet Mahallesi Uğur Mumcu Caddesi No. 83/8 adresinde, tapunun 3025 parsel 13 bağımsız bölüm sırasında kayıtlı bulunan, sanık …’e ait konutta yapılan incelemede; ruhsat ve eklerine aykırı olarak dubleks meskenin birinci katında yer alan 1,5×4,80 metrekare alanlı ön balkonun plastik doğrama ile kapatılarak 7,20 metrekare, arka cephedeki 1×2,5 metrekarelik “L” şeklindeki balkonun ise yan bahçeye bakan bölümünde duvar örülerek 2,5 metrekare kapalı alan oluşturulduğunun tespit edildiği olayda; Sanığın, yargılama evresinde, aykırılığa konu yapı unsurlarını 1997 yılından bu yana birkaç seferde yaptırdığını, son işlemin iki yıl önce yaptırdığı ferforje olduğunu savunduğu, bu savunmanın sanığın komşuları olan tanıklar Reşit Postallı ve Hatice Mazı tarafından doğrulandığı, hükme esas alınan 01.07.2011 tarihli bilirkişi raporunda suça konu imalatın ne zaman gerçekleştirildiğine ilişkin teknik verilere dayanan bir tespit yapılmadığı, binanın taşıyıcı unsurunu etkileyip etkilemediğine yer verilmediği ve dosya kapsamından taşınmazın edinme şeklinin belirlenemediği hususları birlikte değerlendirildiğinde; Suça konu imalatların yapım tarihinin ve bina vasfında olup olmadıklarının belirlenmesi amacıyla tapu kayıtlarının getirtilerek sanığa ait konutun edinme şekli ve bilirkişi raporunda edinme tarihi olarak gösterilen 24.09.2009 tarihinden önce de sanığın söz konusu yerde oturup oturmadığı saptandıktan sonra bilirkişiye yeniden inceleme yaptırılarak ruhsata aykırı imalatların yapım tarihinin ve binanın taşıyıcı unsurunun etkilenip etkilenmediğinin tespit edilmesi hususlarında teknik verilere dayalı ek rapor alınması ve dosyadaki tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır. Öte yandan, ulaşılan sonuç karşısında, hükümden sonra 18.05.2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7143 sayılı Vergi Ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen Geçici 16. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bu nedenle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08.09.2014 tarihli ve 19916-24567 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,3- Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.04.2012 tarihli ve 145-424 sayılı kararının, sanık hakkında eksik araştırmayla hüküm kurulması ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesindeki düzenleme, maddede belirtilen şartların yerine getirilmesi hâlinde ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı yapılarla ilgili yapı kayıt belgesi verilmesini sağlaması bakımından sanık lehine hükümler içerdiğinden, sanığın hukuki durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması sebepleriyle BOZULMASINA" (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2015/176 E. 2018 /503 K.)
"Sanığın, taşınmazına ruhsatsız konteyner koyup yanına da ekler yaparak imar kirliliğine neden olduğu iddia edilen olayda; bilirkişinin rapor içeriğindeki tespitlerde söz konusu konteynerin dört köşesine direk konup üzerine oturtulmuş olan temelsiz üzerindeki aparatlar sayesinde vinçle kondurulmuş prefabrik şeklinde olduğu, istendiğinde başka bir mekana taşınabileceği yönündeki tespit karşısında; suça konu yapının bina vasfında olmadığından suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle Yerel Mahkemece beraat kararı verildiği belirlenmiştir. Sanık savunması, tutanaklar ve tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, atılı suçun unsurlarının oluşmadığının anlaşılması karşısında; sanık hakkında beraat kararı verilmesine ilişkin Mahkemenin takdir ve gerekçesinde hukuka aykırılık görülmemiştir. Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dava dosyası içeriğine göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemenin kararında katılan vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA" (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 4. 2021/20661 E. 2024/466 K.)
"TCK'nın 184. maddesinde düzenlenen suçun oluşması için ruhsata aykırı olarak yapılan yapının bina vasfında olmasının gerektiği, binanın tanımının ise 3194 sayılı kanunun 5. maddesinde yapıldığı, bu itibarla sanığa isnad edilen, çatı örtüsünün kaldırılarak çatının teras olarak kullanılması, çatıdaki bacanın yerinin değiştirilmesi ve teras kapısının baca boyunca yükseltilmesi şeklindeki eylemlerin bina vasfında olup olmadığı tartışılmadan eksik gerekçe ile karar verilmesi ... kanuna aykırı ve sanık ...'un temyiz nedenleri yerinde görülmekle, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA" (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/15161 E. 2015/13364 K.)
"Sanığın, suça konu binadaki balkonların bir kısmını duvar ördürerek odaya dahil etmek suretiyle balkonu küçültüp, kapalı net kullanım alanını genişletme biçiminde gerçekleşen eyleminin, yeni bir alan kazanımı sağlamaması ve suça konu bu yapının bina niteliğinde olmaması karşısında; TCK'nın 184. maddesinde düzenlenen imar kirliliğine neden olma suçunun öğelerinin oluşmadığı ve eylemlerinin 3194 sayılı Kanunun 42. Maddesi kapsamında idari yaptırım gerektirdiği gözetilmeden, beraatı yerine mahkumiyetine hükmolunması,
Kanuna aykırı ve sanık ... müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA" (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/15448 E. 2016/18450 K. )